Muratlı’dan Tüm Türkiye’ye Osmanlı Yayı

Tuncay Keskin bir sevda olarak başladığı  Osmanlı yayının Türkiye çapında yoğun ilgi gördüğünü belirterek neden bu işlere el attınız sorusunda ise, ecdadımızın bıraktığı izleri tüm insanlık adına takip etmemiz ve yaşatmamız gerekiyor” dedi.

Tuncay Keskin ile bu işin başlangıcından itibaren bize bilgi vermesini istediğimiz de ise yaptığı açıklama da ; 

Organik yay yapım hevesim çok öncelere dayansa da 2008’de başlayabildim tam anlamıyla. Hem yabancı dil sorunu, hem de eski kaynakların objektif ve hakkınca tasvirinin noksanlığı sebebiyle çoğu zaman el yordamıyla ilerledim. Bir iki kişi dışında da kimseden ne yardım ne de destek görebildim. İlk başlarda performans olarak net olmasa da en azından şeklen sorunlu olan yaylarım, zamanla doğal olarak emekle, araştırma ve azimle düzgün bir noktaya geldi. Bu elbette benim değerlendirmemin ötesinde yerli yabancı, bu konuda ilgili olan, bilgili olan ve zaman zaman deneme yapma imkanı bulan insanların yorumları. Başlangıçtan bu güne 28 tane “uygun” (geometrisi, ölçüleri tarihi örneklere uygun olmanın ötesinde, organik yayların muzdarip olduğu sorunları barındırmayan) yay çıkardım şükür. Son dönemde bir miktar, özellikle laminasyon yayları deneme merakım ama bundan fazla da tanıyan tanımayan çevrenin ısrarıyla lamine sentetik yay yapımına başladım. Aslında uzun zaman önce biten en az 10 örnek, deneme sürecinde ve şimdiye kadar aldığım sonuçlar da çok iyi.
Hem organik hem de sentetik yaylarda olabilecek malzemenin en iyisini kullanmaya çalıştığımdan (boynuz çiftleri aynı hayvandan, mm bazında en uygun ağaç, balık tutkalı, alman üretimi fiber, 40 yıldır kullanılan sentetik yay tutkalı vb. vb.) bundan sonraki süreçte de inşallah iyi sonuçlar olacağına inanıyorum.
1) Organik yay yapımı benim asli hobim, uğraşım, merakım vb ne derseniz. Ondan hiç vazgeçmeyeceğim gibi artık hem daha ince eliyorum hem de başka modelleri de denemek için hazırlık yapıyorum. Memleketteki tek yay yapan benim gibi bir iddiam yok.. Tanıdığım ve görüştüğüm benden hariç organik yay yapan 5 kişi tanıyorum, daha fazlada olduğuna inanıyorum . Ayrıca organik yay yapımını internet yolu ile şu an için 6 kişi ye bilgilerim dahilinde öğretmeye çalışıyorum.
2) Sentetik yay da yapacağım. Çünkü dediğim gibi hem merakım, hem de yerli üretime yönelik aldığım teklifler ısrarlar.
3) Bu iş için her ne kadar bütçe-zaman gerekiyor olsa da ben bu işi ticari güdüyle yapmadım, yapamam. Elbette emeğin bedeli mevcut ve benim ekonomik olarak çok rahat olduğum söylenemez.
Velhasıl, özellikle son 5 yılda bu topraklarda bu işe gönül verenlerin ama iyi ama kötü beni ve benim gibi düşünen her insanı mutlu eder. Etmiyorsa karakterde bir sorun vardır. Ainesi iştir kişinin der ecdat. O yüzden sağa sola salça olmak yerine, herkes üretmeye baksın. Elbet karşılığını alır.
NOT: 2008 yılları sonuydu yanlış hatırlamıyorsam. Yay yapımı için 8-10 aydır bilgi aramakla uğraşıyordum vazgeçmek üzere iken syn : Y.Metin AKSOY hocam sayesinde yay yapmaya başladım ve daha sonra syn: S.Cem DÖNMEZ hocamın da yardımları ile bu yıla kadar geldim. 
Syn: Y. Metin AKSOY Syn: S.Cem DÖNMEZ hocama ve bana malzeme konusunda en iyisini tedarik eden Syn: Alper S….
Arkadaşıma buradan sonsuz saygılarımı sunuyorum. ” dedi. 

 

Tuncay Keskin yaptığı Osmanlı yayının Osmanlı dönemi şartlarında yapılan yaylarla bire bir şekilde yapıldığını anlattı. 

OSMANLI YAYI NASIL YAPILIYOR

 
Osmanlı yayı ağaç, boynuz, sinir ve tutkalın birleşiminden oluşan kompozit yapılı, refleks gerilim prensibi ile çalışan bir silahtır. Bu silah orta Asya kökenli olup yüzyılların süzgecinden geçmiş ve son halini almıştır. Atalarımız bu silahı geliştirirken son derece seçici ve titiz çalışmış, kullanılan malzemelerin en iyilerini zaman içinde tespit etmiş ve ince bir ustalıkla harmanlamıştır. Ne yazık ki binlerce yıllık geleneğin unutulmasına sadece bir nesil yetmiştir, hâlbuki bu silah bizim kültürümüzün önemli bir parçası ve gerçek ata sporumuzun ana teçhizatıdır. Osmanlı yayı ateşli silahların baskısına rağmen silah olarak uzun yıllar kullanılmaya devam etmiş ve spor olarak ise önemini imparatorluğun son dönemine kadar kaybetmemiştir.

Yay belli bir enerjinin biriktirilmesi ve oka aktarılması prensipleriyle çalışır. Enerji birikimi oka aktarılırken aktarım hızı da son derece önemlidir. Aktarım hızında yayın büyüklüğü ön plana çıkar, kısa yaylar biriktirilen enerjiyi oka daha hızlı aktarır. Kompozit yayların içinde en kısa olanları ise Osmanlı yayıdır. Yay boyunun kısa olması, gücü de arttıran etmenlerdendir.

Prensip olarak, bükülmeye maruz kalan bir materyalin dış yüzü uzamaya, iç yüzü ise sıkışmaya çalışır. Basit ahşap yaylarda bu güçlere mukavemet, kullanılan ağacın özellikleriyle sınırlıdır. Osmanlı yayı gibi kompozit yaylarda, ahşabın sınırlı kabiliyetleri başka materyaller kullanılarak çok daha fazla geliştirilme imkânı bulunmuştur. Böylece kullanılan materyaller fiziksel kabiliyetlerinin sınırlarında iş yapabilme imkânını bulmuştur. Yayın dış yüzeyi yeteri kadar uzayamazsa ağacın kendi içindeki bağ kopacağından yay kırılır. Bu eksiklik yayın dış yüzeyinde çok daha esnek ve dayanıklı olan sinir (tendon) kullanılarak ikame edilmiştir. İç yüzeyde yani karında ise tam tersi güçler söz konusu olduğundan ahşap yaylarda bu kısım kompresyon (sıkışma) ile büzülür ve yay, çekildiği yönde deforme olur. Burada sıkışmaya ahşaptan daha dayanıklı olan boynuz ikame edilir. Boynuz sıkışmaya son derece dayanıklı, ancak gerilime o derece dayanıklı değildir. Boynuz ve sinirin arasında ise ahşap yer alır. Aradaki ahşap yayın iskeletini oluşturur ve boynuzla sinirin arasında kaldığından, sıkışma ve gerilme kuvvetlerine daha az muhatap olur. Yay kalınlığı arttıkça esneme çapı arttığından, sıkışma güçleri de artar. Osmanlı yayının enine kesiti düşünülecek olursak orta kısımda gerilim ve kompresyon kuvvetlerinin sıfırlandığı bir bölüm vardır, bu kesite ahşap denk getirilir. Boyuna kesitte ise, enteresan şekilde, yayın gerili halinde sinir ve boynuz ahşaba baskı yaptığından yay kendi kendine daha güçlü bir hal alır, yani gerilim yayın mukavemetini arttırır. Boynuz tahta ve sinirin birbirinden ayrılma tehlikesi yay gerilmeye başlarken çoğalırken, gerilme sonuna doğru azalır. Elbette bu durum iyi malzeme seçimi, iyi işçilik ve düzgün oranlama ile elde edilir. Atalarımız yay kesitlerini mükemmel şekilde hesap ederek, materyalleri yerinde ve yayın ihtiyaç duyduğu şekilde kullanmayı başardıklarından, Osmanlı yayının kalitesi dünya çapında haklı bir üne sahiptir.
>Osmanlı yayı değişik bölümlere ayrılır ve yayın her bölümü ihtiyaca ve isteğe göre tasarlanmıştır. Bu yayda hiçbir şey tesadüfe bırakılmamış, fiziksel güçler hesap edilerek yay üstünde dâhice dağıtılmıştır. Elle tutulan bölüm “kabza” adını alır. Kabza ya akçaağaç ya kızılcık ya da bu ikisinin laminasyonundan yapılmıştır. Kabza, devamı olan ve “sal” denen bölüme tutkallanır. Kızılcık esasen son derece sert, ağır ve katı bir ağaçtır. Bu sebeple her yayda kullanılmaz, en iyisi akçaağaç ile birlikte belirli oranlarda kullanmaktır. Kabza el ayasına oturacak şekilde yapılır ancak zaman içinde form değişiklikleri göstermiştir. Elin kabzayı tutuş şekilleri son derece önemli olduğundan ve daha geç dönemde siper denen yardımcı gereçler kullanıldığından kabza ihtiyaca göre gittikçe küçülmüştür.

Osmanlı yayının esneyen bölümüne “sal” adı verilir. Sal yayda en çok çalışan bölüm olduğundan malzeme seçiminden işçiliğine yayın en önemli bölümü olduğu söylenebilir. Salda kullanılan en iyi ağaç sert akçaağaç türleridir. Bunu yanında bazı reçinesiz ağaçlar da kullanılabilir ancak akçaağaç tutkalı emdikçe esnekliği en çok artan ağaç türü olduğundan, bu iş için biçilmiş kaftandır. Porsuk ağacı reçineli bir ağaç olmasına rağmen Osmanlı yayında kullanılabilme gibi bir ayrıcalığa sahiptir, ancak bu ağaç yayın her bölümünde kullanılmaz. Akçaağacın ağır ve budaksız olması, damar genişliği ve damar yönü çok önemli olup, uygun ağacın seçilip kesilmesi ve saklanması deneyim gerektirir. Ağacı kitap gibi okuyabilmek, kesmeden “içini görebilmek” yıllar gerektiren bir süreçtir. Bunun yanında salda kesit iyi hesap edilmez, boynuz, ağaç ve sinir orantısız yapılırsa en sonunda yay muhakkak ya çarpılır ya da kırılır. Bazı kaynaklarda kızılcık ağacının (cornus mas) salda kullanılabildiği belirtilise de bu yanlıştır. Sal kalınlığı ve eni yay gücüne direkt etki eder ve en baştan hesap edilmesi gerekir. Zaten yay daha tezgâha konulmadan her şey yaklaşık olarak hesap edilmeli, ne tür ve ne kuvvette yay yapılacağına karar verilmelidir.

Osmanlı Yayının Bölümleri

Osmanlı yayında esneyen ve esnemeyen bölümler mevcuttur. Bu bölümlerin ölçüleri sabit değildir ve yayın cinsine göre değişiklik gösterir. Osmanlı yayının en önemli özelliği formu yani fizikî karakter özellikleridir. Bu form, yayın bölümlerinin yüzyıllar içinde ihtiyaca göre farklılaşmasıyla ortaya çıkmıştır. Bölümlerin hiçbirinde gereksiz, lüzumundan az ya da çok bir şey göremezsiniz. İşlevsellik ön plandadır. Osmanlı yayı refleks bir yaydır, yani kurulu değilken kolları atış yönüne doğru kıvrıktır.  Bu sayede yay kurulduğunda daha fazla enerji depolama kapasitesine ulaşır. Bu yay çalışırken, bazı bölümler bükülürek bazıları ise bükülen bölümlere baskı yaparak; menzil, kuvvet ve hıza etki eder. Yayın üstünde rijid (bükülmeyen), az bükülen ve çok bükülen bölümler vardır. Temel bölümler kabza, sal, kasan ve baştır.

Kabzadan kollara kabza boğazı ile geçilir ki tir geçimi yani okun atış sırasında yaya temas eden kısmı burada bulunur. Kabza boğazından sonra yayın esneyen kısmı olan sal gelir. Sal yayın en çok çalışan ve en fazla stres altında olan kısmıdır. Ölçüleri yayın cinsine göre çok büyük değişiklik gösterebilir. Saldan sonra kasan bölümü başlar. Kasan, yayda en az esneyen ya da esnemeyen bir bölümdür. Yatay kesiti üçgene benzer. Salın bitip kasanın başladığı noktaya kasan gözü ya da kasan boğazı denir. Kasanın bittiği yer kasan başı, en son bölüm ise yay başıdır. (Kaynak: S. Cem Dönmez)

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*